Açıklama
Peygamberimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in âhirete intikalinden sonra başta Hulefâ-i Raşid’in ve diğer tüm sahâbeler Rasûlullâh’ın izinden gittiler. Onlardan sonra gelen tâbiîn ve tebe-i tâbiîn ve de onlara ihsân ilkesince bağlanan kimselerin tamâmı da hep Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in yolundan yürüdüler. Amaçları ve gayeleri Allâh’u Teâlâ’yı râzı etmek ve O’na emrettiği gibi hiçbir şeyi şirk koşmadan tevhîd üzere kavuşmak oldu.
Peygamberimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in gönderilişinden bu zamana kadar Kitâb ve Hikmet’in (Sünnet’in) yolu üzere bulunan kimseler, bu değerli menhec üzere kalabilmek ve bu menheci koruyabilmek adına birçok mücâdelelere girdiler. Yeri geldi cihâd ve münazara ettiler, yeri geldi vaaz ve dersler verdiler ve de yazılı birçok eserler bıraktılar. Allâh Azze ve Celle’nin izniyle âcizane olarak şerh edecek olduğum hacmi küçük fakat önemi büyük olan bu eser de onlardan biridir. “Nevâkıdu’l-İslâm” isimli bu kıymetli eser, övülmüş selefimizin izinden giden Muhammed bin Abdulvahhâb rahîmehullâh’a aittir. Allâh Azze ve Celle’ye karşı hiçbir zaman gerçekleştirilmemesi gerekli olan şeylere yani kişiyi İslâm’dan çıkaran bazı küfür ve şirklere kısaca değinmektedir. Ben de, Allâh Subhânehu ve Teâlâ’dan yardım ve başarı dileyerek Onun izniyle gücüm nisbetinde ilim talebelerince ezberlenen, üzerine şerhler ve talikler yapılan ve cihâd sahalarında ders olarak işlenen bu bereketli esere, orta hacimde bir şerh yazmak istiyorum.
Bu eseri şerh etme usûlüm metni başlıklar halinde işleyerek kapsadığı şeylere, Kur’ân’dan ve Sünnet’ten delîlleri vererek onları açıklamak olacaktır. Ayrıca meselelere dâir Ehl-i Sünnet âlimlerinden bazılarının sözlerini de nakledeceğim. Çünkü Müellifimiz Muhammed bin Abdulvahhâb rahîmehullâh’ın kişiyi İslâm’dan çıkarır dediği meselelerde, Kur’ân ve Sünnet’e tâbi olarak Selef-i Sâlihin’in yolundan gittiği böylece açıkça görülecektir. Bunun sonucu olarak da inşallâh Müellifimizin yeni bazı şeyler ihdas ettiği değil, selefe ittibâ ederek hakkı söylediği hasımlarının inkâr edemeyecekleri bir şekilde isbât olacaktır.
Eseri şerh etmeye geçmeden mukaddime içinde îmân ve küfür meseleleriyle alakalı dört konuya kısaca değinmek istiyorum. Çünkü bu meselelerin önemini gereği gibi idrâk edemeyen, onlara istenilen değeri veremez. Îmân ve küfrün tanımını yapamayan küfre îmân, îmâna da küfür demekten kendini kurtaramaz. Dünyevî hükümlerin zâhire göre verileceğinden haberdar olmayan, sonu hüsran olan büyük bir bataklığa batar.
Şu da unutulmamalıdır ki, Allâh’ın Kitâbı haricindeki her kitâb eksik ve hatâlıdır. “Nevâkıdu’l-İslâm Şerhi” adlı bu kitâbtaki doğrular, İslâm’ın doğrularıdır. Eksikler ve hatâlar, benden ve şeytândandır. Tevbe edilmesi gerekli tüm fiillerimden her halükârda tevbe ediyor ve Rabbim’den âcizane olarak ortaya koyduğum gayretten ötürü beni ve ehlimi bağışlamasını niyâz ediyorum.